TERÖR SUÇUNDAN TUTUKLU BULUNAN BİR PİYONA CEVAP

Ne diyordu bir yazar? 

‘’Ulusumun binlerce yıllık kahramanlık şiirine eklenecek bağımsızlık dizeleri var.’’

Yazımın hemen başında tam 106 yıl önce Gelibolu Yarımadası’nda Türk yurdunu, Türk bayrağını, Türk onurunu, Türk şerefini korumak için yârinden, anasından, babasından, evdeşinden, kardeşinden, çocuğundan, canından vazgeçen 250 bin şehidimizi rahmetle anıyorum.

    Memleketlerinin bağımsızlığı, ulusların hürriyeti can ve kan vergisi ister. Bu yüzdendir ki, toprak uğruna toprağa düşenler bu vergiyi kendi bedenleri ile öder. Onlar Türk vatanının kutlu ve mukaddes çocuklarıdır.

    Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri’ne karşı savunma amacıyla açtığı Çanakkale Cephesi’nde zaferler kazanan Albay Mustafa Kemal’in, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’nın ve tüm askerlerimizin mekânı cennet olsun.

   Adını anarak dilimiz Türkçenin harflerini kirletmeyeceğim bir omurgasız şahsiyet, hezeyanlar ve sanrılar ile dolu birtakım sözlerde bulunmuş. Türk milletinin kutlu başbuğu ve ulus-devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Bir Türk dünyaya bedeldir!’’ sözü hakkında deli saçması niteliğindeki yorumlarını sosyal medya hesabı ile paylaşmış. Kişiliği bir sürüngen olan bu omurgalı (!) insanın temsil ettiği ve üyesi olduğu düşüncenin Türkiye ile bir aidiyetlik bağı olmadığını biliyoruz. Zira bu kişinin ve bağlı olduğu grubun kendilerine yurt dışından iletilen talimatlar doğrultusunda hareket ettiği herkesin malûmudur.

   Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu diyen bu zat, anavatanın ********* olduğunu ifade ederken, tüm kimliklerle de barışık olduğunu söyleyerek hümanist edebiyatıyla sevimli görünmeye gayret ediyor.
     
     Canımızdan ve kanımızdan aziz bildiğimiz Türk yurdu Anadolu coğrafyası için ********* diyerek tarih bilimine bir Jüpiterli kadar hâkim olduğunu kanıtlayan bu hadsize bir çift kelam ettikten sonra, Atatürk’ün bir bozkurt uluması gibi cihanda yankılanan ‘’Bir Türk dünyaya bedeldir!’’ sözünü izah edeceğim.

    İnsanlığın on binlerce senelik medeniyet belleğinde geleceğe yön veren çok sayıda olaya, olguya ve gelişmeye ev sahipliği yapan Küçük Asya, yaklaşık 10 asırdır Türk ulusuna vatan olmuştur. Doğu Roma (Bizans) kaynaklarında Anadolu coğrafyası için ‘’Türkiye’’ adı bile kullanılmıştır. Bir kaynaktan doğup dağlar, ovalar, derin vadiler, platolar, geniş düzlükler aşarak yüzlerce kilometrelik kollara ayrılan bir akarsu misali Türk milleti de öz yurtlarından zaman içinde ayrılarak farklı coğrafyalara göç etmiştir. Tunç yürekleri ile çetin yolları aşan atalarımız cenkler ederek adını, sanını, istiklalini muhafaza etmiştir. Tabiri caizse Anadolu yarımadası da öz kaynağından beslenip zaman içinde çok uzaklara doğru kollara ayrılan Yenisey Irmağı’nın bir uzantısıdır. Yenisey Irmağı, Asya’da yer alan kutlu bir akarsudur.

    Kendi iradesi olmayanlar, tarihi hakikatleri kabul edemedikleri için kendilerine hayali satılan bir projeye uşaklık yapmaktan vazgeçmiyor. 

    Emperyalistlerin ellerinde kukla olan o kişi ve onun gibileri hiç kuşku yok ki, soytarıdan bile daha aşağı seviyededir. Anavatanın ********* olduğunu diyerek hakikat ile tüm ilişkisinin koptuğuna inandığımız bu zanlının tarihin hiçbir döneminde ********* diye bağımsız bir devletin olmadığını anlamasını beklemiyoruz. Emperyalizmin ve Siyonizmin ortak yapay ürünü olan ********* projesi esasında masa başında çizilen atlaslar ile üretilmiştir. Bu proje, 20. yüzyıl başında İngiliz-Fransız-Amerikan-Siyonist Yahudiler ortaklığı ile düşsel zeminde var edilmiştir. Bu projede alt yüklenici taşeronlar belirlenmiştir. Çünkü maşa varken ateşe el uzatmak aptalcadır!
Demir parmaklıklar ardında küstahça sözler savuran vatansızın kalın kafasına vura vura şunları öğreteceğiz: Senin değil ana vatanın vatanın bile yok! Öldüğünde üzerine örtülecek bir bayrak yok! Rıdvan Hoca, senin ipini tutanların büyük dedelerine Türk şehri Kahramanmaraş’ta 100 yıl önce ay-yıldızlı al bayrağı kale burçlarından indirtmedi! Geçmişinde devlet geleneği olmayanlar ülke kurmak bir yana dursun bir kabile bile var edemez! Devlet kurmak ciddi meseledir! Masa başında cetvel ile çizilen hayali haritaların peşinde sürüklenip kocaman bir kuruntuya bel bağlayanların sonu aşikardır. Takvimin yaprakları değişse de bu tür akıl yoksunu ya da yıkanmış beyin sahibi kişilerin benzer akıbeti tarihi kayıtlarında mevcuttur.
    
    Geçtiğimiz günlerde, Hristiyan-Katolik aleminin ruhani lideri Papa, Kuzey Irak’taki ABD-İngiliz çocuğu yönetimi ziyaret etti. Bu ziyaretin anısına bastırılan pullarda egemen güçlerin yaratma uğraşında olduğu ve bir sömürge niteliğinde olan bir bölgenin sözde haritası yer aldı. Türk Kara Kuvvetleri’nin armasında yer alan kuruluş tarihinde MÖ 209 yazar. Mete Han(Motun), MÖ 209’da Büyük (Asya) Hun Devleti’nin Kağan'ı olmuş ve Türk ordusunu 10’lu sisteme göre düzenlemiştir. Böylece Türk ordusu teşkilatlı bir hale gelmiştir. Bu yüzden Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluşu MÖ 209’dur. Ne demiştik? Devlet kurmak ciddi meseledir. Pullara mürekkep ile ülke sınırları çizilmez. Cephede kanla vatanın hudutları savunulur. Bunu anlamayanlar hiç merak etmesin. Açsınlar tarihi okusunlar. Türk’e kefen biçenin sonu ne olmuş?

KİMDİR CİHANA BEDEL OLAN TÜRKLER?

 Sevgili okuyucularım,

Yazımın son bölümünde Atatürk’ün sözünü ettiği cihana denk olan Türklerden bazılarının adını anacağım. Anacağım ki Atatürk’ün o kutlu sözü ile alay etmeye yeltenen albız ruhlu varlık parmaklıkların arkasında dipsiz kuyularda yitip gitsin.
Adı Ay’daki bir kratere verilen Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı, Türk matematikçi ve astronomi bilgini Mirza Uluğ Bey, cihana bedel bir Türk’tür!
15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'i işgal eden Yunan ordusunun tüm baskılarına rağmen "Yaşa Venizelos" diye bağırmayı reddederek Türk onurunu çiğnetmeyen ve işgalci Yunan askerleri tarafından bu yüzden defalarca süngülenerek şehit edilen Türk subayı Süleyman Fethi Bey, cihana bedel bir Türk’tür!

   19 Haziran 2010 tarihinde kimseye haber vermeden sadece "Şehit olursam üzülmeyin. Vatan sağ olsun." diye bir mektup bırakan, tek başına 1 km mayın döşeli sınırı aşarak Karabağ’da işgalci düşman birliklerine karşı baskın düzenleyen, tek başına saatlerce çatışarak şehit olan Azerbaycan askeri Mübariz İbrahimov, cihana bedel bir Türk’tür!
Tarih, 20-24 Mayıs 1938. Türk yurdu Hatay, düşman elindedir. Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, meclis kürsüsünden ulusuna söz vermiştir. Hatay, Türk yurduna katılacaktır. Hatay, düşmana bırakılmayacaktır. Avrupa basını o tarihlerde Atatürk’ün çok hasta olduğunu ve yataktan bile kalkamadığını yazmaktadır. Atatürk’ün sağlığı gerçekten çok kötü durumdadır. Ama çok sevdiği ve güvendiği ulusuna söz veren ve Hatay’ı şahsi meselesi olarak kabul eden Atatürk, 20-24 Mayıs 1938 tarihlerinde ölümü göze alarak Mersin’e ve Adana’ya gitmiştir. Bu ziyaretlerinde askerî geçit töreni düzenlenmiş ve başkomutan Atatürk, Türk askerini denetlemiştir. Atatürk, çok ciddi sağlık sorunları yaşamasına rağmen,
Mersin ve Adana’daki askeri geçit törenini ayakta izlemiştir. Türk başbuğu, bu ziyareti ile Fransa’ya ve tüm dünyaya meydan okumuştur. Atatürk, dünyaya ‘’Ben ölmedim, buradayım. Hatay’ı alacağım. Hatay’dan vazgeçmeyeceğim!’’ mesajını vermiştir. Bir Türk düşünün ki ölümü bile göze alarak Türk vatanının istiklaline kavuşması için düşman karşısında dimdik ayakta dursun. Askerinin karşısında yalçın bir kaya gibi duran ve askerine masmavi gözlerindeki ışık ile ‘’Hazır olun. Gerekirse Hatay’a gireceğiz!’’ diyen Mustafa Kemal Atatürk, cihana bedel bir Türk’tür.

YAZAN: MUHARREM KOÇAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EY YÜCE TÜRK MİLLETİ

MİLLİ ŞUURUN 3 ANA ÖGESİ: ‘’DİL-KÜLTÜR-TARİH’’

GARA BÖLGESİNE ŞEHİT DÜŞEN ASKERLERİMİZ İLE İLGİLİ BİLDİRİ